Medeniyet ve insan tarih boyunca hep beraber anılmıştır. İnsan varsa medeniyet vardır. Çünkü medeniyet ve insan birbirinin aynasıdır. Medeniyet bir insanda yansıdığı gibi insan da bir medeniyet içerisinde bir medeniyet ortamı içerisinde kendisini bulur ve gerçekleştirir. Öyleyse Nedir bu Medeniyet, hem bir düşünce (kuram) hem de bir inşa (eylem) alanıdır. İnsanların kendilerini ifade ettikleri gerçekleştirdikleri bir manevi ortam ve varoluş alanıdır.
Etrafımıza baktığımızda, medeniyetlerin kan ile gözyaşı ile merhametsiz vicdansız inşalar üzerine hüküm sürdüğünü görmekteyiz. Oysa bizim Türkün medeniyeti alanını adalet, merhamet barış sevgi ve şefkat gibi değerler oluşturmaktadır. Bugün maalesef dünyanın içinde bulunmuş olduğu durum bize medeniyetimizin yeniden inşası, mana medeniyetini rahmet medeniyetini merhamet medeniyetini inşa etmeyi zorunlu kılıyor. Etrafımızdaki coğrafyada da baktığımızda da bunu Türklerden başka yapacak herhangi bir adayın olmadığı görülüyor. Vatanımız üzerinde hem milli hem manevi, kutsal bir emanet duruyor. Yeniden Medeniyet ufku bu dünyayı ilay-ı kelimetullah adına yaşanabilir kılmak, mamur etmek ideali tahakkuk ettirilmelidir.
Öyleyse; hiç vakit kaybetmeden milliyetçiliğimizin medeniyetçilik ile bütünleştiğini görmeliyiz. Zira Türk Milliyetçiliği; kodları inşası gereği bir medeniyet projesidir. Dünyayı yaşanabilir örnek bir toplum ve kültür sunabileceğimizin ülküsü, hayali tasavvuru ve sembolüdür. Bizim medeniyetimizin köklerini, Yunus’un ortaya koymuş olduğu sevgi, rahmet ve şefkat gibi medeniyet değerleri oluşturmaktadır.
Şair Arif Nihat Asya’nın milli ve manevi emaneti ve telkinine kulak verme zamanıdır.
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin. Türklük yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan…
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!
