Kerim BAYDAK

Saat, 12-13 Arası! Yakın Akrabalık Bitmiş

Kerim BAYDAK

Şehir merkezinde gezerken, tanıdık bir eczacı arkadaşa selâm verip, geçmek istedim.
Ancak arkadaşın “gel” dercesine yaptığı hareket üzerine,  eczaneye girmek zorunda kaldım.
Selâm, merhaba derken, ayaküstü hal hatır sormaya başladık.
Eczacı koltuğunda, genç bir bayan oturuyor. 
Israr üzerine, oturmak zorunda kaldım.
Arkadaşta tam karşımdaki koltuğa oturdu.
Tabiri caizse, pişmiş kelle gibi gözlerini bana dikip, biraz da sırıtarak konuştu.
“Bak, seni bir köylünle tanıştırayım!” 
Koltukta oturan bayanı, işaret ediyordu.
“Bayan da sizin köylü, biliyor musun?”
“Kimin kızısınız?”
“… kızıyım.”
Hafif tebessüm edip, dudağımı da bükerek başımı sağa-sola çevirip, şaşkınlığımı ve nedametimi ifade etmek istedim.
Bayanın yüz ifadesi bir an da değişti, alındı sanırım.
“Ne oldu Beyefendi, niye gülümsediniz, bir şey mi oldu?”
“Yok, şimdi söylersem, bakış açınıza göre, belki siz de gülümseyeceksiniz, belki üzüleceksiniz,  belki de kızacaksınız?”
Daha da şaşıran ve meraklanan bayan, konuşmaya başladı.
“Nasıl yani!”
Söyleyip, söylemek arasında, gelgitler yaşadım. 
Şimdiye kadar söylenmeyen, bilinmeyen bir şeyi “şimdi söylesem ne olacak, söylemesem ne olacak!” diyerek, bir an hızla düşünmeye başladım.
Çünkü şimdiye kadar söylenmemişse, şimdi söyleyip, kafasını bulandırmak doğru olur mu, karar veremiyordum.
Tüm cesaretimi toplayıp, “büyüklerimiz utansın, onların yüzü kızarsın!” diye düşünerek, konuşmaya başladım.
“Biz, babanla öz teyze çocuğuyuz!” 
Bir an şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi. 
“Nasıl yani,  daha önce sizi hiç görmedim, sizi tanımıyorum!”
“Zaten acı olan da bu ya! Teyze çocuklarının başkaları tarafından tanıştırılması çok acı, çok çok acı, onun için gülümsedim! Maalesef büyükler arasında sıla-i rahim ve akraba ziyaretleri olmayınca, işte böyle yabancı kalıyoruz. Maalesef teyze çocukları birbirini tanımıyor.”
O kadar birbirine yabancı olmuşlar ki, Amca, Dayı, Teyze, Hala çocukları, maalesef birbirlerini tanımıyorlar.
Diğer akrabaları, söylemiyorum bile!
İster kızın, ister üzülün, isterse gönül koyun, ama akrabalık, hele yakın akrabalık bitmiş.
Üzüntülü vaziyette ayrılmak zorunda kaldım, daha doğrusu öyle hissettim.

 

Kerim BAYDAK

 

Yazarın Diğer Yazıları