Öğle namazından sonra, Camii avlusunda saf tutmuşuz.
Tanıdığımız birinin Cenaze namazını kılacağız.
İslâm inancına tabi olan herkes vefat ettiği zaman, illa ki cenaze namazı kılınır.
Fani dünyada yaşıyorsanız, doğmuşuz, yaşayacağız ve öleceğiz demektir.
Bunun kaçarı, göçeri, uçarı yoktur, zaten isteseniz de olamaz.
Bu minvalde, muhakkak her insanın bir sevdiği ölmüştür.
Anne, baba, kardeş, Usûl ve Fürû’dan 'herhangi biri…
İnanmıyorsa, vasiyeti üzerine ya da inancı gereği bedeni yakılabilir, denize bırakılabilir, hayvanlara yem edilebilir… neresi olduğu fark etmez.
Tevhit inancına mensupsa, tek tanrılı dine inanıyorsa, illa ki Kiliseye, Sinagoga, Cami’ye getirilir,
Teneşir tahtasına yatırılır, musalla taşı meşgul edilir.
İnananlar Cami’ye dikey gelmelidir, dikey gelmeyen şüphesiz ki yatay gelecektir.
İşte o encamda olan biri var, teneşir tahtasında, yatay durumda.
Cemaat saf tutmuş, cenaze namazında…
Çocukları ve bazı yakınları Cami dışında bekliyor.
Peki, neyi bekliyorsunuz?
Cemaatin, cenaze namazını kılmasını bekliyor.
İmam namazını kıldırıyorsa, inanıyorsunuz demek ki!
İnanıyorsanız, siz niye kılmıyorsunuz?
İnanmıyorsanız, o zaman niye Cami’ye getiriyorsunuz?
El cevap; “Ben, namaz kılmıyorum!”
“Sen de bir gün yatay geleceksin, unutma!”
Söylenenlerin neresinden bakarsanız bakın, tutarsızlık.
Alın size birbirine tezat olan iki durum!
Bilmem kaç kelimeli bir bulmaca!
Çözün, çözebilirseniz!
Kerim BAYDAK