Birkaç arkadaşla kafede oturuyoruz.
Bir arkadaşımız, yanında biriyle gelmiş çay içiyoruz.
Bizi tanıştırıyor.
İri yarı, uzun boylu, tişörtte giymiş, izbandut gibi biri.
Spor yapıyor olmalı ki, kolları, omuzları, -tabiri caizse- genişlemiş.
Herhalde, benim gibi iki tane çıkar.
Sohbet, muhabbet derken, konuşmaya başlıyor.
Konuşmayı da seven biri.
Söz şehir içi Minibüslerden açılınca, hemen konuya daldı, anlatmaya başladı.
“Geçenlerde Minibüse bindim. Yol güzergâhı hayli uzun. Haliyle binenler de çok. Hele Üniversite istikametinde olunca da, binen kişiler de hayli renkli kişiliklere sahip insanlar olabiliyor. Kısa bir sürede, araç tıklım tıklım oldu. Kızlı, erkekli ayakta duranlar, her geçen dakika arttı.”
“Ee, gayet normal, zaten o hat hayli yoğun, yolcusu çok olan bir güzergâh.”
“Doğru diyorsunuz” diyerek, devam etti.
“Yolda dengesiz ve tutarsız oldukları her halinden anlaşılan bir kaç genç bindi. Kalabalıktan ayakta gitmeleri gerekiyordu. Yine yanlarında ayakta duran iki kıza olmadık lâflar söylüyorlar. Bazen, küfrediyorlar, bazen elleriyle taciz ediyorlar. Ben dâhil hepimiz bakıyoruz, kızıyoruz; ama bir şey diyemiyoruz, müdahalede bulunamıyoruz…”
Dayanamayarak hemen soruyorum.
“İnan sende ki o boy, endam, güç, kuvvet, gençlik, deli doluluk ben de olsa var ya..! Hiç düşünmeden müdahale ederdim.”
Artık kızmaya başlıyorum, Gayr-i İhtiyarı.
“Ulan arkadaş, bir ayağa kalksan, bir bakış atsan, yüzünü bir ekşitsen, gene gençler korkar. Hele dövüşmek şöyle dursun. Ne demek bir şey yapamadık. Orada ki senin kızın, kardeşin, eşin de olabilirdi, olamaz mı yani!”
Genç arkadaş biraz da utandı, sıkılarak, ıkına, kıkına cevap verdi.
“Haklısın da Ağabey, kimseden ses çıkmadı, ben ses çıkarsam, belki de bir ton dayak yiyeceğim garanti, çünkü gençler iyi tiplerden değildi. Manyak, psikopat tiplerdi. Ben de zaten kavgadan çok korkarım, bakma benim iriyarı olduğuma, vücudumun gelişmiş olduğuna. Vallahi başıma iş alacağım, kimse de destek çıkmazdı bana. Neme lazım, sonra hastane, karakol, mahkeme, uzun iş, vallahi uğraşamazdım!
“Ee sonuç oldu, ne yaptılar?”
“Vallahi bilmiyorum. Ben, hemen ilk durakta indim, kalan yolumu yürüyerek gittim.”
Kızsak ta, kızmasak da, bu tür hadiseler, özellikle Büyükşehirlerde Minibüs ve otobüslerde her gün yaşanıyor/yaşıyoruz.
Kimi zaman, boş verip yolumuza bakıyoruz kimi zaman da müdahale ederek, belki başımıza iş/işler açıyoruz.
Çünkü sonunun ne olacağı, nasıl biteceği muallak bir durum.
Kerim BAYDAK