
CHP NEREYE KOŞUYOR
Dr. Hasan YAĞAR
Bu başlıktan da anlaşılacağı üzere bu yazımızdaki konuyu CHP (Cumhuriyet Halk Partisi)’nin son günlerdeki manevraları üzerine ayırmış olduk.
Şöyle ki: Yediden yetmişe hemen her vatandaşın malumları olduğu üzere “Şaibeli Kurultay” ve dahi İstanbul’daki “balya halindeki kara para”, rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak ve benzeri iddialarla İstanbul Cumhuriyet Savcılığının başlattığı soruşturmaya ilişkin olarak adı geçen partinin yargı makamlarına “taraflı davranma” isnadı sadedinde maalesef ortalık toz duman olmuş durumda.
Şimdi bakınız, adamlar yargı mercilerine güvensizlik atfediyorlar ama mesela Ankara’da, numarasını vermeye gerek görmediğim, Asliye Ceza Mahkemelerinde “şaibeli kurultay” ile ilgili olarak açılan davalarda adı geçen parti avukatları BİR AYLIK SAVUNMA SÜRESİ istediler. Mahkemeler de buna icabet etti. Bu süreden murat, tez elden olağanüstü kurultaya gidilerek partiye kayyum atanmasının önünü almaktı. Ve nitekim öyle de oldu. Hayırlı ve uğurlu olsun. İyi de oldu. Hani yargı taraflıydı! Demek ki öyle değilmiş.
06 Nisan 2025 günü, eski adı Mehmet Akif Ersoy Toplantı Salonu iken Ankara Yenimahalle Belediye Başkanlığının CHP’ye geçmesi üzerine adı Nazım Hikmet Toplantı Salonu olarak değiştirilen ve dahi bir kurultay için hiç de uygun olmayan bu salonda ATATÜRK’ÜN PARTİSİ OLARAK sıklıkla dem vurulan CHP’nin olağanüstü kurultayı yapıldı. Yazılı ve görsel basına kapalı olarak yapıldığını ise medyadan öğrendik. Başkanlık yarışına girmek isteyen ve bildiğim kadarıyla partinin eski bir milletvekili olan Berhan Şimşek ise yarışa iştirak edilmedi. Yarışa katılamayan adı geçenin medyaya yansıyan ifadelerine göre yapılan olağanüstü değil “hızlandırılmış” kurultaydı. Yarış dışı bırakılan adı geçene göre kendisi bu partiye emek verdiği sıralarda, şimdi kendisini yarış dışı bırakanların o tarihlerde “kısa donla” gezdiklerini haykırıyordu.
Tüm bunlardan anlaşılan o ki, her fırsatta demokrat olduğundan dem vuran CHP, bu hususta sınıfta kalmıştır. Bilindiği üzere Ekrem İmamoğlu için yaptığı teamül yoklamasına “ön seçim” adını verdi. Oysa seçim çoklar arasında ve dahi en az iki kişi arasında yapılır. Peki, bu komedi değilse nedir. Bir de bilindiği üzere seçim ve dahi seçimler hâkim ve /veya onun görev verdiği resmi görevliler huzurunda yapılır. Bu yapılanana komedi denir mi denmez mi onun takdirini sizlere bırakıyorum. Güya bu seçim (?) sonunda 15.5 milyon “evet” oyu kullanılmış. İnşallah öyledir demekten başka ne söylenebilir ki. Bilindiği üzere bir de Trabzon’dan başlanmak üzere Ekrem İmamoğlu için imza kampanyası başlatıldı. Bunun için ev ev dolaşılarak imza toplandığını yine medyadan öğrendik. Bu iş ciddi manada “irade gaspı” niteliğindedir. Şayet imza toplayacaksanız-ki öyle- o zaman bir stant kurarsınız o zata gerçekten gönül vermiş olan vatandaşlar gelir imzasını atar. Sevgili dostlar gönlümüz hiç de razı değil ama maalesef CHP dökülüyor.
Bendenize göre CHP emin ellerde değil. Adam tutuyor İngiliz Başbakanından medet umuyor. Ve vakti zamanında memleketimizi işgal edenlerin başında gelen Fransa’nın tirajlı olan LE MOND gazetesine yardım içerikli makale yazıyor. Oysa CHP’yi kuran merhum Gazi Mustafa Kemal Atatürk Milli Mücadelenin bir bakıma başlangıç noktası olan Erzurum Kongresinde “manda ve himaye kabul edilemez” diye dünya kamuoyuna haykırırcasına deklarasyonda bulunmuştu. Peki, Allah aşkına bu ne biçim Atatürk menşeli bir parti. Yazık. Ama çok çok yazık. “Hani diyorlar ya bu ne perhiz bu ne lahana turşusu”.
Oysa biz bu partiye iktidar muhalifi gözüyle bakıyorduk. Zira devletin büyük ikinci partisi. Şu durumda maalesef umutvar olmak pek mümkün gözükmüyor.
Sadece enflasyon ve hayat pahalılığına güvenerek erken seçim istenmekte ama hatırlanacağı üzere “altılı masa” sırasında da ekonomi pek sağlam değildi. Ve dahi CHP ve bileşenleri kaybettiler. CHP’nin eczacı başkanı yerel seçim başarısının vehmine kapılmış durumda. Lakin “Merkezi Hükümet” ile “Yerel Yönetimler” hiçbir zaman seçimde aynı kefeye konularak tartılacak cinsten oluşumlar değil. Hele bir de ortalıkta bu gaflar varitken ciddi manada düşünülmesi gerekir kanaatindeyim. Bu konuda keşke yanılıyor olsam. Bu temennimi önceleyerek diyorum ki sürçü lisan ettiysek af ola.